Modern, endüstriyel tarımda ne yaptıysak; gıda daha hızlı yetişsin daha yağlı, daha ucuz, daha iri olsun diye yaptık. Ama kimse insanları, hayvanları ve ekolojik sistemi düşünmedi.
Yediğimiz yiyeceklerin ve beslenme alışkanlıklarımızın son 50 yılda ne kadar değiştiğinin farkında mısınız? Buna karşın marketlerde pazarlanan yiyeceklerin görsellerinde hala yemyeşil çiftlikler, gülen çiftçiler, ahşap çitler, dışarıda gezinen hayvanlar ve illa ki doğal yazısı bulunur. Aslında bunlar var olmayan bir fantezinin ya da geçmiş hatıraların görüntüleridir.
Süpermarkete girdiğinizde sizi binlerce çeşit ürün karşılar. Burada mevsim diye bir şey yoktur. Yılın her mevsimi domates bulabilirsiniz. Dünya’nın başka bir yerinde yeşil haliyle toplanmış ve etilen gazı ile olgunlaştırılmış!
Bir hayvanın hangi şartlarda yetiştirildiğini görmek istesek sizce ne olur?
Et reyonlarında artık pek kemik göremezsiniz. Sizin için paketlenip hazırlanmış bu etlerin aslında nereden geldiğini, hayvanın hangi şartlarda yetiştirildiğini görmek istesek sizce ne olur?
Gıda sektöründeki firmalar renkli etiketlerin ve reklamların arkasında bir şeyler saklıyorlar. Gerçekte ne yediğimizi tam olarak açıklamıyorlar. Çünkü eğer bilirsek artık yemek istemeyebileceğimizden korkuyorlar.
Bir paket eti yiyecek zincirinde geriye doğru takip edersek bizi düşündüğümüzden farklı bir gerçek karşılar. Bu gerçek çiftlik değil bir fabrikadır. Bu et çiftçi ya da yetiştiricilerin çok da bir şey yapmasına gerek duyulmadan çok uluslu firmalar tarafından işlenir. Tabağımıza gelen et, işlenen hayvanların ve işçilerin kötü muamele gördüğü devasa üretim bantlarından gelir. Tohumdan süpermarkete kadar bütün gıda zincirini ele geçiren çok uluslu şirketler, gıdaları kasıtlı olarak bizden sakladıkları işlemlerle tehlikeli ama onlar için karlı hale getiriyorlar.
Tüm endüstriyel gıda sisteminin başlangıcı fast food restorantlarıdır. 1930’lu yıllarda Amerika’da yepyeni bir restorant biçimi ortaya çıktı. Adına ‘Drive-In’ dedikleri bu restorantlarda arabanızı park ettikten sonra sizinle ilgilenen garsona siparişinizi veriyor ve arabanızdan aşağıya inmeden yemeğiniz size kadar geliyordu.
McDonald kardeşlerin çok başarılı bir Drive-In restorantları vardı. Bu başarıya karşın maliyetleri azaltmaya ve işleri basitleştirmeye çalıştılar. Sonunda restorant yönetimi için devrim sayılabilecek bir fikir geliştirdiler. Aslında basitçe ifade etmek gerekirse, restorant mutfağına fabrika sistemi getirdiler. Her işçiyi sadece bir işi yapması için eğittiler. Tüm gün tekrar tekrar aynı işi yapan işçiler aslında yerleri daha kolay doldurulabilir ve ucuza çalıştırılabilir hale gelmiş oldular.
McDonald’s restorantlarında yiyecekler ucuz ve lezzetliydi. İşte bu McDonald’sın fast food restorantlarına müthiş bir başarı getirdi. Tekdüzeliğin hakim olduğu sistem, tüm istenmeyen sonuçlarına rağmen uygulandı. McDonald’s Amerika’nın en büyük kıyma alıcısı olduğunda ve her yerde tamamıyla aynı lezzette hamburger satmak isteyince kıyma üretiminin biçimini değiştirdiler. McDonald’s şirketi patates, domuz eti, tavuk, domates, marul ve hatta elmanın en büyük alıcısı durumuna geldi.
McDonald’s gibi şirketler büyük tedarikçilerle çalışmak isterler. Tedarikçiler büyüdükçe tüm gıda sistemini kontrol eden firmalar haline geldiler. Kendi içlerinde de büyümenin getirdiği zorluklarla başa çıkmak ve McDonald’s gibi firmaların ihtiyaçlarına yetişmek için sistemler geliştirdiler. Amerika’da 1970 yılında en büyük 5 sığır eti firması, sığır eti pazarının %25’ine hakimken, bugün ilk 4 büyük firma %80’ine hakim durumda. Bunun sonucu siz fast food restorantında hiçbir şey yemeseniz bile yediğiniz etin bu sistem tarafından üretiliyor olmasıdır.
Tüm insanlık tarihi boyunca Dünya’da bu kadar büyük ve güçlü gıda şirketleri olmamıştı. Amerika’daki Tyson şirketi gelmiş geçmiş en büyük et firmasıdır. Tyson şirketinin yaptığı, piliç yetiştirme biçimini endüstride kökten değiştirmek oldu. Şimdi piliçler, 50 yıl öncesine göre yarı zamanda yetişkin hale getiriliyor ve eskiye göre iki kat büyüklükte tavuklar elde ediliyor. Ayrıca insanlar tavuğun beyaz etini çok sevince, onlar da tavuğu geniş göğüslü